Rıfat’ı maçlarda tanıdım. Darüşşafaka Basketbol takımının doktorluğunu yapmış bir süre. Bugün Darüşşafaka Doğuş YK üyesi, o zamanların yıldız basketbolcusu İbrahim Kutluay ile ilginç olayı da o zamanlarda bir maçta yaşamış.

Bize daha çok Rıfatlar gerek. Maçlara gelmekle kalmaz, takımın kendisine nerede ihtiyacı olduğunu düşünürse maçı oradan izler. O nedenle Rıfat’ı bir devre bir pota arkasında, diğer devre diğer pota arkasında görebilirsiniz.

Zengin kız, fakir adam ve yerli ile göçmen; Mudanya’da bir ilk bu

1 mart 1967 Bursa doğumluyum. Kardeşim Burak da Darüşşafaka mezunu. Annem Zekiye öğretmen. Fatih Çarşamba’daki yerleşkede 1 yıl kızlara belletmen-öğretmen olarak görev yaptı.

Darüşşafaka sınavını kazandıktan sonra maddi durum araştırılması için gelen komite son anda olumlu karar verdi benim için. Hikaye şu : Anneannem mübadele sonrası Girit adasından Mudanya’ya (Bursa) gelen çok zengin bir adamın kızı. Son derece iyi şartlarda iyi yetişmiş. Bir gün camdan gördüğü Mudanya’nın yerlisi bir genç adama, dedeme aşık oluyor ve ona kaçıp babasının izni olmadan evleniyor. Zengin kız, fakir adam ve yerli ile göçmen; Mudanya’da bir ilk bu… Babası evlatlıktan reddediyor. Anneannem çocuklarını çok fakirlik içinde bir gecekonduda büyütüyor, bir kuruş yardım etmiyor babası. Keza biz de babam vefat ettikten sonra onun yanına geliyoruz sık sık. İşte Darüşşafaka maddi durum tetkik komitesi o eve geldi yazın. Fakat büyük dede çok zengin çıkınca tapuda, biz neredeyse ret yiyoruz. Kısmet bu ya, komiteden bir abinin Darüşşafakalı bir arkadaşı da Mudanya’da itibarlı bir pozisyonda ikamet ediyor. Gelmişken onu da ziyaret ediyorlar. O da durumu anlatıyor. Maddi durumumuzu anlatıp onları bilgilendirip, bizi övüyor. Ve böylece okula kabul alıyoruz; hayatımız bir anda değişiyor…

Maçı kaybettiğimizden dolayı değil, laubaliliğimden bir tokat salladı yanağıma

rifat-kocabas-03
Condor oymağı, Çanakkale İntepe kampı. 1980.

Öğrenci olarak kendini nasıl tanımlarsın derseniz ”inek ve sporcu”derim; 1985 yılında okulu ikincilikle bitirdim. Basketbol, futbol, atletizm Darüşşafaka okul ve kulüp takımlarında oynadım. Zaten o zamanlar başka bir spor da yoktu. Olsaydı onu da yapardım herhalde.

Sanırım o zamanlar Türkiye’de spor gazetesi çıkmıyordu. Gazeteler spor eki yapıyordu. Ama haftalık Darüşşafaka spor gazetesini iki sınıf arkadaşı (rahmetli Engin Kattanalp ve ben) çıkarmaya başladık. Köşe yazılarında okulu ve yönetimi eleştirici yazılar da yazardım. Bir kez bile sansüre uğradığımızı ya da ne yazacağımıza izin aldığımızı hatırlamıyorum.

Okul futbol takımında Vatan Lisesi ile hazırlık maçında 30 metreden kalenin örümcek ağlarını temizlediğimi ve kulüp futbol takımında sırtım kaleye dönük vuruş ile attığım golü unutamam. Ama en çok basketbol takımında Haydarpaşa’ya karşı İstanbul finallerindeki maçı unutamam. Bir sayıyla önde idik. Takım arkadaşımla saniyeleri eritmek için paslaşmaya başladık. Aldım verdim, aldım verdim. Laubali şekide dördüncü beşinci paslaşmada rakip oyuncu pas arası yapıp topu bizim potaya kadar sürüp turnike ile basketi yaptı ve maçı kaybettik. Ben yere yığıldım ağlayarak. Niyazi Turan geldi. Teselli edecek sandım. Maçı kaybettiğimizden dolayı değil, laubaliliğimden bir tokat salladı yanağıma; sonradan gül bitti o yanakta 🙂

Benden medet umarak etrafıma mevzilenen arkadaşlarımın hepsi de şaşkındı.

rifat-kocabas-02Yeni bir fizik öğretmenimiz başlamıştı işe o yıl. Bu bir ilkti bizim için çünkü kendisi de Darüşşafaka mezunuydu. Bir süre sonra ilk fizik sınavı zamanı geldi çattı. Hazırlandık her zamanki gibi. Ben de kitaptan tüm ilgili konuları çok çalışmıştım. Saatlerimi vermiş ve bir dolu şeyi ezberlemiştim. Ama… sınav kağıdını gördüğümde çok şaşırdım. Etrafıma baktım. Benden medet umarak etrafıma mevzilenen arkadaşlarımın hepsi de şaşkındı. İki soru vardı kağıdın üzerinde : Soru 1: karaköy köprüsünün demir bağlantılarının uçları bu  mevsimde  yaza göre bir birlerinden ayrık olduğunu görürsünüz. Bu neden olur ? Soru 2 : Darüşşafaka Lisesi’nde  kaç çeşit yazı tahtası vardır ? Birinci cevap : soğukta maddenin büzüşmesi. İkinci cevap : İki çeşit : tahta ve camdan yazı tahtası. Ne kadar muhteşem değil mi ! 🙂

Gönüllü olarak basketbol takımımızın kulüp doktorluğunu yapmaya başladım

rifat-kocabas-01
Darüşşafaka Lisesi atletizm takımı. Türkiye dördüncüsü. Oturanlar soldan birinci benim. 1982. İzmir.

1995 yılında sınıf arkadaşım,o zaman ki kulüp yönetim kurulu üyelerinden İsmail Özsöz kardeşimin talebiyle gönüllü olarak basketbol takımımızın kulüp doktorluğunu yapmaya başladım. Aslen hemşire kökenli olan eşim Şengül’ün (ki 3/4 Daçkalıdır) yardımlarıyla o zaman Türkiye Basketbol Ligi için fantastik olan bu görevi layıkıyla ve anılarla süsleyerek icra ettik. Örneğin, tüm oyuncuların aşılarını Şengül Hanım yapardı ki sezon içinde grip olup takıma katkıları azalmasın.

Hemen bir anı: İzmir Tuborg deplasmanı. Kaybedersek küme düşme olasılığımız yüksek. Maçtan bir gün önce, oyuncular erken saatte odalarına çekildi. Başkan ve koç lobide sohbetteydik. Bir müddet sonra ben de izin isteyip oyuncularla aynı katta olan odama çıktım.Fakat o da ne? Kat koridorunda bayan sesleri! Odaların birinden geliyordu. Anladım ki; Amerikalı oyuncumuzun odasında bir bayan,pardon bir değil iki bayan… Sohbet ediyorlar. Amerikalı, hatırlayanlar olacaktır, isterse bir maçta 45-50 sayı atabilen bir oyuncu. Elde takımı galibiyete taşıyabilecek  ikinci bir oyuncu da yok. Neyse tereddüt etmeden lobiye indim, durumu başkana anlattım. O akşam ne oldu bilmiyorum ama ertesi sabah oyuncu ile konuşuldu. Kendisine maçın öneminden dolayı bir kereliğine affedildiği ve eğer o gün maçı alamazsak bedelini ağır ödeyeceği kibarca ima edildi. Oldukça korkmuştu ve çok özür diledi. Sonuç: 50’ye yakın sayı üretti ve maçı aldık.

Oyuncumuzun dizleri de dahil olmak üzere bacaklarının büyük bir kısmı masadan dışarı taşmıştı.

Bir gün 2.16 m.lik basketbolcumuz dizinden sakatlandı. Ameliyat kararı verdim. Titizlikle ameliyata hazırlandık. Oyuncumuzu ameliyathaneye aldık, masaya yatıracağız… O da ne? Ekipteki herkes birbirine şaşkınlıkla baktı. Ameliyat masası öyle kısa kalmıştı ki, oyuncumuzun dizleri de dahil olmak üzere bacaklarının büyük bir kısmı masadan dışarı taşmıştı. Derhal ikinci bir masa daha getirttik diğer ameliyathaneden, ucuca yerleştirip sabitledik. Oyuncumuzu iki masa boyunca yatırıp ameliyatı gerçekleştirdik.

San Diego Chargers taraftarıyım çünkü…

Fenerbahçe ile oynuyoruz. FB’nin yöneticileri de Abdi İpekçi’de protokolde yerlerini almışlar… İbrahim Kutluay, Fenerbahçe’nin ve milli takımın göz bebeği o zamanlar. Mücadele sırasında düştü ve burnu yoğun şekilde kanamaya başladı. Birileri yanlış şekilde başını geriye yasladı ve doktor aranmaya başladı. Fenerbahçe’nin doktoru yok.  “Daçka’nın doktoru bakabilir mi?” diye seslenmeye başladılar. Hızlıca yaklaştım. İlk bakışta kırık teşhisini koydum ve hemen hastaneye götürülmesini tavsiye ettim. Biraz tereddüt ettiler ama mecburen uydular. Ne de olsa rakip takımın doktoruydum. Ama eminim Fenerbahçe yöneticileri, takım doktorlarının olmamasından utanmışlardı. Daçkalılarsa gururlanmışlardı.

Seyretmekten en çok zevk aldığım spor Amerikan futbolu. Her yıl internetten tv ye abone olur gibi para ile abone oluyorum. San Diego Chargers taraftarıyım çünkü kızım California Üniversitesi San Diego da (UCSD) ekonomi okuyor. En çok sevdiğim hadise (şimdi bizim basketbol liginde de bir yönüyle uygulanan) Amerikan futbol liginde uzun yıllardır uygulanan; hakemin verdiği karara takım koçunun itiraz hakkı olması. İtiraz olunca (takım koçu sahaya sarı bayrak atıyor) oyun duruyor. Hakem booth denilen bölüme kafasını sokup pozisyonu izliyor. Hatalı karar verdiyse karar değiştiriyor. Ama en güzeli de yakasındaki mikrofonu açıp 80 bin kişilik stada ve milyonlarca maçı naklen izleyen futbol severe yanlışını ifade edip düzeltme nedenini haykırıyor. İlk şahid olduğumda yuh demiştim. Bir de bizim futbol ligindeki şike, hakem vs tartışmalarını düşünerek. Şefafflık, yanlıştan dönme, hesap verme, vesaire vesaire…

Bir gün muayenehaneme nefes  nefese bir hasta yakını girdi sırtında annesini taşıyarak

Rutin bir gündü. Şişli’deki muayenehanemde hastalarımı kabul ediyordum. Asistanım, sıradaki hasta yakınlarının muayene ücretini peşin ödediklerini, 10 dakika vaktimi rica ettiklerini bildirdi. Buyur etmesini söyledim. Kısa bir selâmlaşma sonrası musevi vatandaşlarımızın bayan olanının dilinden kelimeler dökülüverdi, tedirgin ama umut dolu: “Doktor bey! Annemize diz protezi ameliyatı yaptınız. Kendisi iyi ve memnun. Biz de öyle. Beyin ameliyatlarının alanınız olmadığını biliyoruz. Muayene ücretinizi ödedik ve sizden ricamız bize, başka bir yakınımızın beyin ameliyatını başarı ile yapabilecek bir beyin cerrahı önermeniz.  Yardım ettik. Sonuç mu? Bir ay sonra  muayenehaneme teşekkür ziyareti. Hastaları ameliyat olmuş. Durumu çok iyiymiş. Bugün yaptığım işin ilk işareti sayılabilirdi bu olay.

Bir gün muayenehaneme nefes  nefese bir hasta yakını girdi sırtında annesini taşıyarak. Bir yıldır yürümüyormuş. Kendi şehirlerinde bir hastamın yakınının tavsiyesiyle ulaşmışlar bana. Hikayesini dinledim, birçok soru sordum ve ayrıntılı muayenesini yaptım. İlginç olan, bu kadar süre yürümemesini açıklayacak herhangi bir bulguya rastlayamamamdı. Ancaaak; teyzemiz bir süredir, beni kastederek; “beni o doktora götürün. O beni tedavi eder,ben de yürürüm” diyormuş ısrarla. Bu, artık yürümeye karar verdiği fikrini düşürdü aklıma. Ciddiyetimi bozmadan teşhisi koyduğumu, göstereceğim üç hareketi bacaklarıyla onar defa yaparsa 20 dakika sonra yürüyeceğini söyleyerek kendisini ikna etmeye çalıştım (O hareketleri, tamamen uydurmuştum). Sonuç mu? Muayenehaneye getirilirken acıyarak izleyen alışveriş pasajındaki diğer esnafın, teyzemiz çıkarken yürür gördüklerinde, yüzlerindeki şaşkın ifade… Ve ilerleyen zaman diliminde muayenehaneme akan hatırı sayılır sayıda hasta.

Atilla isyan halinde idi, kalmak istemiyordu. Kendimizi örnek göstererek onu ikna ettik.

1985 yılında,mezunu ve mensubu olmaktan gurur duyduğum Daçka Çarşamba/Fatih yerleşkesi yıllarım sona erdi. O yaz, tatilimi turistik bir otelde çalışarak geçirdim. 1985 sonbaharında başlayan İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi (Çapa) yıllarım 1991’de bitti ve hekimlik mesleğini icra etme hakkına kavuştum. 1991-2010 yılları arasında hizmet verdiğim Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastahanesi’nde yaklaşık 3600 ortopedi ameliyatı gerçekleştirdim ve 11 değerli asistan doktor kardeşimin eğitimini yönettim. Bu süreçte, Dr.Çerkezzade’nin ülkemize gelerek uyguladığı İlizarov tekniğiyle tanıştım ve ilk tatbik edenlerden oldum. O günlerde, ülkemizde pek umursanmayan bu cerrahi teknik, takip eden yıllarda dünya ortopedisinde çığır açtı. Yine bu süreçte; ABD Boston’da Harvard Medikal Mass. General Hastahanesi’nde, ortopedinin duayenlerinden Dr.Jesse Jüpiter’in kliniğinde, modern ortopedide önemli bir yer tutan LISS plakları ve kilitli vidaların denenme, araştırma çalışmaları ilgi alanım oldu. 2010 yılında, Okmeydanı Eğitim Araştırma Hastahanesi’nden ayrıldım.Takip eden süreçte, muayene ve ameliyatlarıma Medikalpark Bahçelievler, Florance Nightengale Göktürk ve Kolan International Hastahanelerinde devam ettim. Tecrübe alanlarım: tüm ortopedik problemler olmakla birlikte özellikle; diz ve kalça protez ameliyatları, diz artroskopisi, ağır kemik yaralanmaları, ciddi problemli ve iyileşmeyen kırıkların ameliyatları, bacak uzatma ameliyatlarıdır.

Futbolda Bursaspor taraftarıyım, ikinci bir takım tutmam. Basketbolda Darüşşafaka, ikinci bir takım tutmam. Bu ikisinin fanatiğiyim. Tatil için favori şehrim Brügge. Basketbolun Türkiye’de gelişmesi için ”üniversite basketbolünün desteklenmesi ve rekabetin artırılması” gerekli  bence. Son zamanlarda çok üniversite açıldı. Games of thrones, Rome, Vikings tarzı dizileri takip ederim. Kitap olarak maalesef ortopedi dışında pek az okuyabiliyorum.

Hâlihazırda; Nişantaşı’nda ofisimde ortopedi hastalarıma hizmet vermekteyim. Ayrıca, RK Sağlık Danışmanlık isimli şirketim her türlü hastalara danışmanlık hizmeti vermekte ve www.amerikadatedaviolmakistiyorum.com sitesi vasıtasıyla hem ülkemiz hastalarının hem de diğer ülke hastalarının Amerika’da ileri sağlık olanaklarına erişimini profesyonel olarak sağlamaktayım.

ök/fa/kk Şubat 2016