Satranç oynadım ancak hiç bir zaman sıradan bir satranç oyunculuğu dışında iddiam olmadı. Ama ’76 Ahmet Demirel’in satranç dalı başkanlığında gerçekten iddialı bir takım kurduk ve kuruluş yılında – ve DSK’nın 100. yılında – takım Türkiye Şampiyonluğu ile Birinci Lige çıktı. İstanbul elemeleri sırasında tanıştım Yakup ile. Başkanımız Ahmet ve antrenörümüz Hakan tabii Yakup’u iyi tanıyorlardı ve bu kalibrede bir oyuncu bize katıldığında çok mutlu olmuşlardı. Satranççılar mütevazı sporcular, dolayısıyla ‘dışarıdan’ mümkün değil o ileri düzey beyin faaliyetini en iyi kim üretir anlamak, bir de Yakup gibi sessiz ve sakin olunursa daha da öyle :)… Yazısı da oldukça duru ama bir satranç ustasının yaşamı hakkında güzel özet bilgi veriyor. Yakup’a teşekkür için hazırladığımız 100. yıl plaketini kendisine ulaştırmakta epey geciktik, yazısını daha fazla geciktirmeden paylaşalım; hep birlikte tanıyalım satranç üstadını.
Babam inanamadı
1982 doğumluyum, satrançta International Master ve Fide Trainer ünvanına sahibim. Celal Bayar Üniversitesi İktisat Bölümü mezunuyum.
Satrançla tanışmam yedi yaşında olmuştu. O yaşta ilk olarak taşların hareketlerini öğrenmiş, sadece abilerim ve yakın çevremle oynamıştım. İlkokul üçüncü sınıfa giderken bir gün satranç kolu öğretmenimiz bir satranç turnuvası düzenleneceğini söylemiş ve bu turnuvaya katılmak isteyen olup olmadığını sormuştu. Adı geçen turnuva ilkokullar arası İzmir Satranç İl Birinciliği’ydi. Ben de satranca olan sevgimden dolayı hemen bu turnuvada oynamak istediğimi söylemiştim. Bu katıldığım ilk turnuvada üçüncü olmuş ve ilk plaketimi almıştım. Hala aklımdan çıkmayan bir anı; plaketi elimde gören babamın uzun bir süre kendisine şaka yapıldığını, plaketi benim kazanmadığımı, kendi okulumdaki başka bir öğrenciye ait olduğunu düşünmesidir !..
İSKD : dönüm noktası
Daha sonra babam satrancımı nasıl geliştirebileceğimi araştırmaya başladı ve benim yıllarca devam ettiğim İzmir Satranç Kulübü Derneği’ne yazılmam da bu vesileyle oldu. İzmir Satranç Kulübü Derneği yaklaşık 15 yıl sıkılmadan gittiğim, satrancımı oradaki oyuncuları izleyerek ve oynayarak geliştirdiğim, eskimez dostluklar kazandığım, satrancın o güzel yıllarında unutulmaz anılarımın olduğu yer! Burası hakkında o kadar çok söylenecek sözüm var ki, ben şimdilik sadece satranca profesyonel olarak ilk adım attığım satranç kulübü diyeyim.
İlk şampiyonluk
İzmir üçüncüsü olarak ilk defa Türkiye çapında bir turnuvaya yani Türkiye İlkokullar Arası Satranç Şampiyonasına katıldım. Bu turnuvada yedinci olmuştum. Bir sonraki yıl aynı turnuvada şampiyon oldum ve ilk büyük başarımı elde ettim.
Bu şampiyonluğu takip eden yıllarda kendi ilimdeki ve Türkiye çapındaki hemen her turnuvaya katılmaya başladım. Katıldığım turnuvalarda başarılar kazanıyor, deneyim sahibi oluyor, bu spora gönül vermiş duayenlerimizi tanıyor ve satrançta ileriye doğru yol alıyordum.
16 yaşında Türkiye finalleri
Türkiye Şampiyonaları zamanında şu elemelerden oluşuyordu. İlk olarak Türkiye Çeyrek Finali yapılırdı. Bu turnuvadan yaklaşık 30 kişi Türkiye Yarı Finali’nde oynamaya hak kazanırdı. Türkiye Yarı Finali, doğrudan katılım hakkı olan oyuncularla beraber 50-60 kişi arasında oynanırdı. Bu zorlu turnuvada da ilk 9 kişi Türkiye Finallerinde oynamaya hak kazanırdı. En son bir önceki senenin Türkiye Şampiyonu, elo sıralamasındaki ilk 5 sporcu ve yarı finalden gelen 9 sporcu ile beraber 14 kişi arasında Türkiye Finalleri oynanırdı. Ben bu elemelerin her birinde çok mücadele ettim. İlk olarak çeyrek finalden çıkmaya çalışıyor başaramayınca ertesi sene tekrar deniyordum. Çeyrek Finalden çıkmayı başarınca bu sefer aynı mücadeleyi Yarı Finallerden çıkmak için yapıyordum. Bu mücadeleler sonucunda 16 yaşımda Türkiye Finallerinde oynamaya hak kazandım ve aynı zamanda bu büyük turnuvada oynamış en genç iki-üç oyuncudan biri olma başarısını elde ettim. Evet bu turnuvada oynamaya hak kazanmak bile bahsettiğim dönemlerde çok büyük bir başarıydı.
Fark kapandı
Türkiye’yi yaş grupları turnuvalarında uluslararası arenada temsil ediyordum. Ancak o senelerde satranç Türkiye’de çok gelişmemişti ve diğer ülkerler ile aramızda (özellikle eski Sovyet ülkeleri) çok büyük fark bulunuyordu. Buna ragmen mücadele ediyor ve elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorduk. Bugün bu bayrağı elden ele devrettiğimiz sporcuların ulaştığı başarılar bizi gururlandırıyor.
Kötü performanstan GM’liğe
A Milli Takımına ilk seçilmem 2002 senesinde oldu. A Milli Takım hayatım 2002-2009 seneleri arasında devam etti. Bu dönemde bir çok uluslararası turnuvada Türkiye’yi temsil etme gururunu yaşadım.
Yunanistanda Akropolis turnuvasını oynamıştık. Bu turnuvada çok kötü bir performans göstermiştim. Bu beni çok üzmüştü. Hemen ardından İtalya’nın Bratto şehrinde bir turnuva oynayacaktım. Hatta İtalya’ya Yunanistan’dan geçmiştik.Yani turnuva tarihleri bu kadar yakındı. Akropolis turnuvası sonrası kendime çok kızmış ve İtalya’da bunu telafi edeceğime kendi kendime söz vermiştim. Bu turnuvada oyunlara çok iyi konsantre oluyor ve çok disiplinli olmaya özen gösteriyordum. Bunun sonucunda da turnuvayı çok iyi bir yerde bitirmiş ve ilk GM (grand master) normumu almıştım. Satranç hayatımda kazanmış olduğum en büyük başarılarımdan biridir.
Antrenörlük
2009-2012 yılları arasında geçen dönem üniversitemi bitirmek ve askerlik görevimi yerine getirmek ile geçti. 2012 yılından sonra da 40. Dünya Satranç Olimpiyatlarında B Kadın Milli Takımının kaptanlığını yaparak antrenörlük hayatıma profesyonel olarak başlamış oldum. Ayrıca bu büyük organizasyonda B Kadın Milli takımımızın kendi kategorisinde ikinci olması da büyük başarı olarak tarihde yerini aldı.
Darüşşafaka ve şampiyonluk
Darüşafaka’da oynadığım döneme gelince; 2012-2013 sezonundan sonra oynadığım takımdan ayrılma kararı almıştım.Tam da bu dönemde Darüşşafaka Kulübünün kurulduğu ve beni takımda görmek istedikleri yönünde bir haber aldım. Darüşşafaka’nın ismi ve senelerdir üstlenmiş olduğu eğitim misyonu bu teklife direkt olarak olumlu bakmamı sağladı. Bunun sonucunda gelen teklifi kabul ettim ve görmüş olduğum arkadaşlık-dostluk-abilik-ablalık ilişkileri sonrasında da çok doğru bir karar verdiğimi anladım. İlk senemizde şampiyon olarak bir üst lige çıkmamız ve Darüşşafaka’yı yüzüncü yılında şampiyon yapmamız da bizi gururlandırdı.
ök/fa mart 2015