
Emre Karaal Darüşşafaka 2007 mezunu. O kadar genç ki (hem gerçek hem görünüm olarak) onu hala okulda hayal edebilirsiniz…Konuşurken başta çok rahat değil ama yaptığı sporu (sanatı mı demeli ?) anlatırken keyifle canlanıyor. Darüşşafaka beden eğitimi öğretmeni ve dans konusunda rehber öğretmen Ece Şahin’le birlikte olmamız sohbetimizi renklendiriyor.
Emre’nin dans sporunda aldığı ülke ve dünya dereceleri 3 sayfalık bir liste tutuyor. Dans’ın spor olarak çok popüler olmadığı ülkemizde bir avuç cesur yürekle birlikte dalgaları göğüsleyen Emre ile dünü, bugünü ve yarını konuşuyoruz. DSK çerçevesinde olası yeni açılımlar konusunda fikir alış verişinde bulunuyoruz. Emre en son, Çek Cumhuriyeti’nde yapılan uluslararası şampiyonaya Türkiye’yi temsil edecek iki çiftten biri olarak seçildi.
Darüşşafaka kararım hayatımı değiştirdi
1990 yılında Samsun’da doğdum. Babam özel harekat polisiymiş ve ben doğmadan önce Diyarbakır’da şehit olmuş. Annem de ağabeyinin yanına Samsun’a taşınmış. Ben evin ortanca çocuğuyum. Benden iki yaş büyük ablamla arkadaş gibi büyüdük ve bugüne kadar hiç uzun ayrılıklar yaşamadık. Hayatımda çok önemli bir yeri vardır. 10 yaşıma kadar Samsun’da yaşadım. Annem bir gün Darüşşafaka broşürleriyle gelip bu okula gitmek ister misin diye sordu ve İstanbul’da olduğunu, yatılı olduğunu anlattı. Sen de gelirsen olur dedim, bu onayımın hayatımı değiştireceğini bilmiyordum. 1999 depremi sonrası annem gidip gitmemek arasında bocalasa da, deprem her yerde olur diyerek İstanbul’a taşındık. Benim Darüşşafaka serüvenim işte böyle başladı..
Dansla tanışma Darüşşafaka’da mı oldu ? Neden dans ?
Çok içine kapanık bir çocuktum. Yere bakarak yürürdüm. Aslında bu durum uzun süre devam etti. Darüşşafaka’nın ilk yıllarında sporla olan tek ilgim beden eğitimi dersleri oldu. Orta ikinci sınıfta tenise başladım, çok istekliydim fakat işler düşündüğüm gibi gitmedi. İki sene sonra tenisten tamamen koptum. Darüşşafaka ile buluştuğum andan beri dans, step yarışmaları, pon pon kızlar vb. etkinlikler yapılmaktaydı. Fakat sonradan beni bu işlere bulaştıran Günsu Kanat hocamızın kanatları altında gerçekleştiğini öğrendiğim başka danslar görmeye başladım törenlerde. Lise birdeyken öğretmenler gününde öğretmenler ve öğrenciler eşli dansetmişti. Bu anlamda bir hareketlilik vardı ancak ne olduğunu tam bilmiyordum. Bir gün Almanca dersliğinde arkadaşım Selda Köroğlu ile müzik eşliğinde sallanırken, seneye dansa gidelim mi diye sordu, ben de tamam dedim ve bir sonraki sene öğretmenler gününde dansediyordum. Bu sadece bir başlangıçtı, Günsu Hoca kendi ayaklarıyla dansetmeye gelmiş bu çifti bırakmadı. İnternetten gönüllü olarak Darüşşafaka’ya dans eğitimi verebilecek eğitmen arayışına girişti. Böylelikle antrenörüm İsmet Müftüoğlu’nun öğrencileri olan Erdinç Kazozcu ve Seçil Bayraktar Kazozcu ile tanıştık ve onların eğitiminde yarışmalara hazırlanmaya başladık. Kısacası bir çok şey benim kontrolüm dışında gelişti, ne yaptığımı pek bilmiyordum, ben sadece orada olmaktan mutluydum ve dansetmek istiyordum. Darüşşafaka’da son iki yılım dansla yatıp dansla kalkmakla geçti, bir grup arkadaşla çok güzel anlar paylaştık. Onca yıl sporun her branşıyla ilgilenebilecek olanaklara sahipken geç de olsa hem spor hem de sanatı içinde barındıran bu branşla tanışma fırsatı yarattığı için Darüşşafaka’ya ve Günsu hocama tekrar teşekkür ederim.
Dans ülkemizde ne kadar yaygın ? Hem sayı hem kültürel olarak ?
Genel olarak, müziği seviyoruz, ritim duygumuz gelişmiş, hareketli ve dansa yatkın bir milletiz ancak içimize kapalıyız, dansı toplum önünde sergilenecek bir hüner olarak görmemişiz. Coşku kapalı kapılar ardında yaşanıyormuş eskiden. Ne yazık ki küçük yaştan itibaren birçok kapıyı önyargılarla kapatıyoruz. Daha fazla düşünce ve hareket özgürlüğüne ihtiyacımız var. Bir de kim ne der diye düşünmekten vazgeçmeye…
Son on yıldır Türkiye, Arjantin Tango ve Salsa alanında ciddi anlamda başarılı. Büyük festivaller ve dans geceleri düzenlenmekte. Her köşe başında kahve içmeyi sevdiğimiz gibi sosyalleşip dansetmeyi de pek sevdik anlaşılan.
Dans sporu (Latin ve Standart danslar) branşı için aynı yaygınlık söz konusu değil. Türkiye’de bu branşla bir çok kişi üniversite çağında tanışıyor. Aileler başta çocukları okurken bir hobileri olduğu için destekliyorlar fakat hobiniz hayatınızın merkezine yerleştiğinde yalnız kalabiliyorsunuz. Sevindirici tarafı, artık daha fazla küçük yaşta başlayan sporcumuz var.
Dans Sporu ile ilgilenmiş bir çok sporcu kendi uzmanlık alanında ders bulamadığı için salsa dersi veriyor. İnsanlar sıkıya gelemiyor, başlangıç seviye salsa yapmak başlangıç seviye samba yapmaktan daha kolay geliyor. Umarım bir gün Brezilya’dan gelen kahveleri içtiğimiz kadar samba da yaparız. ☺
Bu konuda Darüşşafaka’da durum nasıl ?
Dans Sporuna olan ilgisizlikten Darüşşafaka da nasibini alıyor fakat orada daha farklı değişkenler var. Kapalı bir kurum, öğrenciler birbirini kolaylıkla etkileyebiliyor. Günsu hoca gönüllü eğitmenlerimizi bulduğunda sadece iki çifttik. ‘Dansöz’, ‘erkek adam danseder mi’ gibi laflar işittik, fakat biz artık lisedeydik, çok sesli bir ortamda yaşamaya alışmıştık, etkilenmedik. Küçük sınıflardan da Günsu hocanın keşfettiği iki çift vardı. İki erkekte yalnız kalıyoruz, arkadaşlarımız dalga geçiyor diyerek birkaç sene sonra uzaklaşmışlardı.
Çocuklar bazen acımasız olabiliyor. Daha bir kaç sene önce bile dans eden erkek öğrenciler, ‘erkek adam dans etmez’ diyen bir grup öğrencinin baskısı altındaydı. Bir öğrencinin dans ayakkabısını yemekhanenin çatısına atmışlardı. Bu olumsuzlukların yanında Darüşşafaka, öğrencilerin 7/24 bir arada olduğu bir kurum. Sportif faaliyetler için ciddi olanaklara sahip ve öğrencilerden beklenen tek şey başarılı olmaları. Fiziksel ve mental olarak kendilerini geliştirebilecekleri tüm imkanlara sahipler. Sistemli çalışma sonucu bu branşta çok başarılı sporcular yetiştirilebileceğine inanıyorum. Halen Darüşşafaka öğrencisi olan İbrahim Burci ve Deniz Şengün aileleri tarafından da desteklenen, potansiyel ve başarılı sporcular. Onları yarışmalarda izlerken garip bir heyecan duyuyorum.
Kostümlerimiz için okul terzimiz yardımcı oluyordu
İstediğimiz zaman kullabileceğimiz bir salonumuz ve müziğimiz vardı. Başımızda hocalarımız vardı. Deplasmana gittiğimizde okul her ihtiyacımızı karşılıyordu. Öğretmen evinde ziyafet çekebiliyorduk. 🙂 O zamanlar okul daha ne yapsın diyordum. Neyin nasıl olması gerektiğini daha iyi öğrendikten sonra bugünden baktığımda bizim bilinçsizliğimizin, bilgisizliğimizin kaynakları doğru kullanamamıza sebep olduğunu görüyorum. Örneğin bu branşta usta öğretici, biz mezun olduktan sonra alındı. Benim ilk kostümümü İsmet hoca vermişti, pantolonlarımızı ise tabi ki okul terzimiz Ayşe hanım dikiyordu. Ayakkabılarımız yerli malıydı. 5. sınıf öğrencileri yarışmalarda kendilerine büyük gelen koro gömlekleri giyiyordu. Kostüm demişken, partnerim lise ikide giydiği kostümü lise sonda dans kulübü dolabından çıkardığında kumaşın belirli yerlerinin deforme olduğunu farketmişti, bizde yarışma öncesi ojeyle oraları kapatmıştık. Şimdi düşünüyorum, niye öyle yaptık ki ? ‘Ne dansmış, istekleriniz bitmedi !’ derler diye istemeye mi çekindik, hatırlamıyorum. Tabi bunların hiçbiri problem değildi o zamanlar. Sonradan kostümün, ayakkabının, saçın nasıl olması gerektiğini ve neleri değiştirebileceğini anladım. O dönemi bugünden bakarak değerlendirmek haksızlık olur. Dediğim gibi bilinçsizce ama çok severek dansediyordum.
Zamane ebeveynleri zor !
2007 yılında mezun olduktan sonra okulla bağımı koparmadım. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji bölümünü kazandım. İstanbul’da üniversite kazanan tek dansçı bendim. İsmet hoca Darüşşafaka’da nihayet usta öğretici olmuştu. Devam etmek istediğimi söyledim, onun geldiği günler Darüşşafaka’ya geldim. Beni bir dans okulundaki grup dersine davet etti, sonra başka bir grup dersine daha. Yıllarca hastalık, iş, arkadaş, aile demeden hiç devamsızlık yapmadan derslerini takip ettim. Kendisi de söz verdiği gibi her zaman beni desteklemeye devam etmiştir. İsmet hoca olmasaydı bugün dansetmiyor olurdum.
Annem klasik, ‘hobin olsun çocuğum, kendini niye bu kadar yoruyorsun, boşuna kürek çekiyorsun’ diyor ve tam olarak ne yaptığımı bilmiyor. Bir yandan da maddi olarak destek olduğu oluyor. Bu çelişkiden kurtulması için ona yardım etmeyi düşünmüyorum. 🙂 Annemi yarışmalara hiç çağırmadım. Bir kaç kere gösterime gelmişliği var. Yarışmaya geldiği takdirde özel ilgi ve alaka beklemesinden çekiniyorum. Zamane ebeveynleri zor. Maddi anlamda babamdan aldığım yetim aylığı, burslar ve hocanın desteğiyle bugünlere geldim. Ayrıca yurtdışına 2 kere kampa gidebildim, ikisinde de Darüşşafaka desteğini esirgemedi.
Dans çok çalışma, disiplin ve kararlılık gerektiriyor…
Takımın iki kişiden oluşuyor olması en büyük zorluklardan biri. İnsan değişken bir varlık. İsteklerimiz, hayatımız değişiyor ve bu süre içinde partnerimizle hedeflerimiz ortak olmalı. Bunu yakalamak her zaman kolay olmuyor. İş, ayakkabıları giyip el ele tutuşup dansetmekle bitmiyor. Düzenli olarak çeşitli egzersizler yapmalı, iyi beslenmeli, disiplinli ve düzenli olmalısınız, yani her sporcunun olması gerektiği gibi yaşamalısınız. Dışarıdan bakıldığında eğlenceli bir hayat sürüyor gibi gözüksek de aslında çoğu zaman yaşıtlarımızın eğlence anlayışından uzak tutuyor bu disiplin bizi. Bu sporun koruyucu bir özelliği, ben bu sınırlı ve güvenli dünyada mutluyum, ortak ilgi alanına sahip olduğum bir çok kişiyle tanışıyorum. Fakat kimilerine göre bu bir zorluk sayılabilir.
Önünüze çıkabilecek en büyük engel maddi sıkıntılar. Bireysel bir spor olduğu için tüm masraflarınız size ait. Türkiye çapında başarılı olsanız bile sponsor bulmanız küçük bir olasılık. Çoğu başarılı amatör sporcu maddi imkansızlıklar nedeniyle kariyerini sonlandırabiliyor. Dans ediyorsanız kararlı olmak zorundasınız. Hayat böyle değil mi zaten fedakarlık yap, seçim yap, kararlı ol…
Dönem dönem pes etmenize sebep olabilecek olaylar yaşayabiliyorsunuz. Maddi manevi en zor durumda olduğumda bile bunu düşünmedim. Her konuda başarı, fedakarlıkla ve disiplinli çalışmayla geliyor. Eskiden Tarabya üstünde oturuyorduk, Maslak’a antrenmana gitmiştim, kantinden su alırken partnerim arayıp su almamı rica etmişti. Ben de cebimdeki eve dönüş paramla ona su almıştım. Meğer onun da o gün cebinde sadece eve dönüş parası varmış. Bunu bir sonraki gün öğrendim. Antrenman sonrasında tabana kuvvet, Maslak’tan eve yürümüştüm. Kısa mesafe olduğu için can yakmamıştı. Kanımca maddi olarak dibe vurduğunuzda kafa da pek sağlıklı çalışmıyor. Sonuç olarak istikrar ve kararlılık büyük önem taşıyor. Ne istediğinizi bilmediğiniz, yalpaladığınız bir dönem size büyük kayıplara mal olabilir.
Partner nasıl bulunur, partnerli bir spor olmasının zorlukları/kolaylıkları neler ?
Partner biraz zor bulunur. 🙂 Genelde antrenörlerin yönlendirmesi sonucu partner bulunuyor. Türkiyede dans sporu küçük bir camia olduğu için birisi partnerinden ayrıldığında veya partner aradığında çabuk duyuluyor. Sosyal medyanın, internetin başarısını da yabana atmayalım şimdi. Dans sporu ile ilgili yerli ve yabancı internet sitelerinde ilan vererek partner bulabiliyorsunuz. Türkiye’de şehirler arası partnerlik yönetebilenler de var. Farklı bir ülkeye transfer olabilir veya partnerinizi transfer edebilirsiniz. İnternette kalacak yer ve iş sağlayacağını söyleyen bir çok ilan mevcut. Partner bulduktan sonra deneme çalışmaları yapılıyor. İşe alım süreci gibi de düşünülebilir. Kimyanız uyuşmadıysa, çok zıt karakterlere sahipseniz veya farklı hedefleriniz varsa arayış süreci yeniden başlıyor. Partnerli bir spor olmasının en zorlayıcı kısmı ortak hareket etme zorunluluğu. Sürekli ortak plan yapmaya, organize olmaya çalışıyorsunuz. Eğer iyi bir partnerseniz evlendiğinizde de sorun yaşamazsınız. Bugün canım koşmak istemiyor, antrenmanımı yarın sabah erkenden yapayım günüm bana kalsın deme şansınız yok. Onca emek, zaman ve paranın sonucunda çıkan ürünün %50 hissedarısınız ve bu sporda partneriniz olmadan bir hiçsiniz. Diplomasi şart…
Aldığınız ödülleri özetlemek zor ama son durumu alabilir miyiz ? Dansta geldiğiniz yeri nasıl tanımlayabiliriz ?
Son olarak geçtiğimiz sezon (2013-2014) partnerim Kıymet Tabak ile Türkiye Dans Sporları Federasyonu’nun düzenlediği 8 etaplı Ulusal Sıralama Turnuvasının 5 etabına katılabildik ve kürsüdeki yerimizi alarak 3. olduk. Bulgaristanda yapılan bir uluslararası yarışmada 4., Romanyada da 10. olduk. İmkanlar el verdikçe yurtdışı yarışmalarına katılmaya çalışıyoruz. Yarışmaların yanı sıra antrenörlük sınavlarına katıldım ve Dans Sporu 1. kademe Antrenörlük belgesini de aldım.
İleriye yönelik düşünceleriniz, beklentileriniz ?
Bir işi sonuca odaklanmadan iyi yaptığınız takdirde başarının geldiğine inanıyorum. Yakın gelecekteki amacım yaptığım işi layıkıyla, limitlerimi zorlayarak yapmaya devam etmek. Kürsüde kalmak ve uluslararası başarımı olabildiğince yukarıya çekmek. Sonrasında ulusal ve uluslarası hakemlik yapmayı ve bu branşta kaliteli sporcular yetiştirmeyi istiyorum. Bulunduğum çevrelerde farkındalık yaratıp dansa ve branşa olan ilgiyi arttırmaya çalışarak bizleri bu konuda destekleyebilecek insanları harekete geçirmeye çalışacağım. Günsu Hoca artık Darüşşafaka eğitim kurumlarında öğretmenlik yapmıyor ancak bağını koparmış değil. İsmet hoca Darüşşafaka’da usta öğretici olarak çalışmaya devam ediyor. Bu iki ismin Darüşşafaka’da bu branşın gelişmesi ve devam etmesi için gösterdiği çaba beni umutlandırıyor. Öğrencileri, neler hissettiklerini, nasıl imkanlara sahip olduklarını hem içeriden hem dışarıdan görebilen biri olarak bu branşta onlara örnek olmak gibi bir misyonum oluştu.
ök
Ekim 2014
Comments are closed.