Darüşşafaka’dan 1949’da mezun olan Senih Çalıkkocaoğlu, sınıf arkadaşları Yalçın Granit ve Atila Erten ile birlikte okuldaki basketbol hamlesini başlatan ekibin üyesiydi. Arkadaşları gibi üstün bir basketbol yeteneği olmasına karşın sağlık sorunları yüzünden çok sevdiği bu sporu bırakmak zorunda kalmıştı. İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesini bitirdikten sonra, bu alanda yaklaşık 50 yıl boyunca öğretim üyesi olarak hizmet verip binlerce öğrenci yetiştirdi. Yazdığı kitaplarla protez ana bilim dalında ülkemizin en önemli isimlerinden biri oldu. Biz Senih abiyle Darüşşafaka’nın spor tarihini anlatan “Bitmeyen Sevda Yeşil-Siyah” adlı kitabın hazırlık çalışmaları sırasında tanıştık. Gerek bize verdiği fotoğraflar, gerek anılarıyla, Darüşşafaka’da basketbolun başladığı yılların yazılmasına büyük katkıda bulundu. Ne yazık ki, kitabın tamamlanışını göremedi ve 14 Eylül 2016 tarihinde hayata veda etti. Aşağıdaki satırlarda onun ağzından hayat hikâyesini bulacaksınız.

Ben girdiğimde ağabeyim lisede okuyordu

1931’de Fatih’te doğdum. Babam öldüğünde bir yaşındaymışım. Onu hiç tanımıyorum. Ağabeyim Melih de Darüşşafakalı, benden beş-altı sınıf büyüktü (DŞ 1936-44). İki kardeştik. Fatih’te Altay denen semtte oturuyorduk, Malta ve Eskiali’den sonra, Karagümrük’e çok yakın bir yerdir.
Darüşşafaka’ya dördüncü sınıfta girdim (1941). Ben girdiğimde ağabeyim lisede okuyordu. Okula girdiğimizden itibaren hep Atilla (sınıf arkadaşı Atila Erten) ile beraberdim. Onun evi de yakındı, annesiyle annem de ahbaptı. Ailece görüşürdük. Hafta sonları, gece gündüz hep görüşürdük. Dayımın oğlu Namık da bizim sınıftaydı. Sonra orman mühendisi oldu, Kanada’da Vancouver’a yerleşti. Kırk seneden beri orada.

Melih ve Senih kardeşler, anne, teyze ve anneanneleri.

Çalışkan bir öğrenciydim

Küçükken Bekâr Yaylasında bez toplarla futbol oynardık. Okulda Muhittin diye bir arkadaşımız vardı, sonradan onu bir otobüste biletçi olarak gördüm. Bezden top yapardı, etrafını kınnaplarla sarardı. Onun yaptığı toplarla oynardık. Okuldayken çalışkan bir öğrenciydim, iftihar listesine geçerdim. Lisede edebiyattan mezun oldum. Rıfkı Hoca vardı meşhur. Çok disiplinli bir adamdı. Geceleri bizi hep sağ tarafımıza dönük yatırır, elimizi de başımızın altına koydururdu. Çılgın bir adamdı, gece üçte dörtte yatakhaneyi dolaşırdı. O zamanlar Cumartesi de yarım gün okul vardı. Cumartesi öğlene doğru okuldan çıkardık. Pazartesi sabah okulda olmamız gerekirdi ama ben Pazar akşamları dönerdim. Sabah çok erken kalkmak gerektiği için onu hiç denemedim.

Herhalde lisede olsa gerek, basketbol oynamaya başladık. Ben Namık’la yan yana otururdum. Benim arkamda Atilla, onun yanında Yalçın otururdu. Hep öyle oturduk okul bitene kadar. Atilla matrak biriydi, hep kağıtları ufacık büker büker ensemden içeri atardı. Yalçın zayıfım diye hep kazak giyerdi. Zayıflığı belli olmasın isterdi. Biz lisedeyken ağabeyim Amerika’dan bir basketbol kitabı göndermişti. Yalçın’a o kitabı tercüme etmiştim. Kitapta fundamental hareketler resimler ve fotoğraflarla anlatılıyordu. Herhalde basketbolumuzun gelişmesine katkıda olmuştur.

Aslında hep doktor olmak istiyordum

Darüşşafaka’yı bitirince diş hekimliği fakültesine girdim. Aslında ben hep doktor olmak istiyordum çünkü annem hastanede çalışıyordu. Babam da doktormuş, dahiliye mütehassısıymış. Ağabeyim ve ben doğduğumuz zaman babam çifte doktorlarım oldu diye sevinmiş. Bizi Fransa’da okutmak istermiş ama ölünce iş tamamen değişti tabii. Ağabeyim liseyi bitirince tıp okumak için Amerika’ya gitti fakat orada tüberküloz oldu. Onun üzerine okulunu değiştirip matematikten mezun oldu. Ben de üniversiteden mezun olunca yüksek ihtisas yapmak için Amerika’ya gidip dört sene kaldım. Buraya dönünce diş hekimliği fakültesinde asistanlıktan başladım. Zamanla yükselerek profesör oldum. Yeditepe Üniversitesi kurulunca beni oraya çağırdılar. On beş sene de orada çalışıp emekli oldum.

Çok güzel ve zarif oynuyordu

Darüşşafaka’da basketbolun kurulmasında pay sahibi bulunan Senih Çalıkkocaoğlu, okulu bitirdikten sonra bir müddet Vefa’da basketbol oynasa da bunun kısa sürmesini bize şöyle açıklamıştı: “Bende yüksek tansiyon varmış. Doktor, ‘Basketbol çok ağır bir spordur, oynamamanı tavsiye ederim,’ dedi. Annem de telaşlı tabii o zaman. Biz bıraktık basketbolu.”
Onun basketbolculuğu konusunda sınıf arkadaşı Atila Erten, daha önce yaptığımız görüşmede bize şunları anlatmıştı: “Biz dört kişi – ben, Yalçın, Senih, Namık − gece gündüz bütün teneffüslerde salondaydık. Etütlerde de teori, taktik çalışıyorduk. Biz Senih Çalıkkocaoğlu ile Vefa’ya beraber gittik. Çok güzel ve zarif oynuyordu. Çok istikbali vardı fakat yüksek tansiyon nedeniyle doktor oynamayı yasakladı. O zaman çok ağladı. Bir sene beraber mücadele ettik Vefa’da.”